Showing posts with label mobil güvenlik. Show all posts
Showing posts with label mobil güvenlik. Show all posts

Monday, October 27, 2014

CEO'nun Siber Güvenlik Rehberi

“Siber güvenlik” veya daha genel olarak kabul görmüş ismiyle “bilgi güvenliği” konuları her geçen gün kurumsal yapının daha üst basamaklarında ele alınıyor. İş hayatına ilk başladığımda “bilgisayarcı çocuk” tarafından ele alınan konu artık müdür, direktör ve hatta genel müdür seviyesinde ele alınmaya başlandı. Bilgi Güvenliği konusunda çalışmayan ama bütçe veya satınalma onayı gibi nedenlerle bu konuda karar vermek zorunda kalan; CEO, CXO, Genel Müdür, Satınalma Müdürü, Finans Müdürü, Mali Müşavir, Danışman ve benzeri görevleri üstlenenlerin bu konuda daha doğru ve etkin kararlar vermelerini sağlayacak bazı basit soruları toparlamak istedim.

Yönetici (temsili)

Konunun Bilgi İşlem birimlerinin ötesine ve/veya üstüne taşınmasının başlıca nedenleri arasında aşağıdakileri sayabiliriz;
  • Kanuni zorunluluklar: 5651 sayılı kanun gibi kanunların veya  çeşitli yönetmeliklerin kurumsal bilgileri koruma zorunluluğu getirmesi.
  • Değişen iş süreçleri: Internet’e ve bilgi teknolojilerine daha bağlı hale gelen iş süreçleri bilgi güvenliği ihlallerinin iş, para veya itibar kaybına neden olması şirketlerin üst yönetimlerinin konuya daha fazla ilgi göstermesine neden olmuştur.
  • Artan bilinç düzeyi: Bilgi güvenliği konusunda yaşanan ihlallerin ve konunun bir şirket için hayati önem taşıdığının basında ve çeşitli etkinliklerde dile getirilmesi kurumsal yapının her basamağında belli bir farkındalık düzeyi oluşmasını sağlamıştır.

Bilgi güvenliğinin teknik/teknolojik bir konu olmadığını elimden geldiğince her fırsatta vurgulamaya çalışıyorum. Bilgi güvenliği konusu aslında bir risk yönetimi konusudur ve bu nedenle konuşmaların ve kararların sadece teknik bir bakış açısı ile ele alınması çok doğru olmayacaktır. Bilgi güvenliği konusunda doğru adımların atılması ve yatırımların yapılmasını sağlamak amacıyla konuya Üst Yönetim bakış açısıyla yaklaşmanın faydası olacaktır.

Bilgi güvenliği yatırımlarının etkili olması, yapılan yatırımın tam karşılığının alınabilmesi ve şirket veya kurum için hayati önem taşıyan bu konuda atılan adımların somut olarak ne anlama geldiğinin Üst Yönetim tarafından anlaşılması çok önemlidir.

Bu işlere “Bilgisayarcı Çocuk” bakmıyor mu?

Maalesef, Bilgi Güvenliği bir risk yönetimi faaliyetidir ve şirket risklerinin sahiplerinin sorumluluğuna girmiştir. Şirket risklerinin sahipleri; Genel Müdürler, CEO’lar, Finans müdürleri veya İdareciler gibi şirketin veya kurumun doğru çalışmasını, zarara uğramaması ve daha ileriye gitmesi için çalışan kişilerdir.

Teknik birimlerle Yöneticilerin Bilgi Güvenliği konusunda karar vermek için yaptıkları toplantılarda teknik olmayan idarecilerin elinin altında bulunmasında fayda gördüğüm bazı soruları aşağıda toparladım. Bir karar toplantısında veya ilk fırsatını bulduğunuzda teknik birimdeki arkadaşlarınızla bu soruların etrafında bir görüşme yapmak kurumsal Bilgi Güvenliği düzeyinizi anlamak ve iyileştirmek için faydalı olacaktır.

Siber hırsızlık ve Casusluk Zafiyet Kontrol Soruları
  • Korumamız gereken veya yarın sabah gazete manşetlerinde görmekten hoşlanmayacağımız ticari sır, bilgi, yazışma, plan, proje ve/veya patentlerimiz var mı?
  • Ticari sırlarımıza, bilgilerimize, yazışmalarımıza, planlarımıza, projelerimize ve/veya patentlerimize erişmek isteyebilecek rakipler veya başkaları var mı?
  • Ticari sır, bilgi, yazışma, plan, proje ve/veya patentlerimiz bilgisayar ortamında tutuluyor mu?
  • Bilgisayarlarınız veya bilgisayar ağınız internete bağlı mı?
  • Bilgisayarlarınızda USB girişi, ağ kablosu girişi veya CD/DVD yazıcı var mı?
  • Önemli bilgilerimizin, dosyalarımızın ve yazışmalarımızın yedeklerini düzenli olarak alıyor muyuz?


Bu soruların yanıtları kurumsal ağınızın saldırganlar açısından ne kadar “iştah açıcı” olduğunu ortaya koymaktadır. Bunlardan en az 2 tanesine “evet” yanıtı verdiyseniz Yönetim olarak Bilgi Güvenliği konularına dahil olmanız gerekmektedir.

Teknik Riskler ve Zafiyetler Kontrol Soruları

Bu soruların yanıtları kurumsal ağınızın ne kadar “hacklenebilir” olduğu konusunda bir fikri verecektir.

  • Daha önce bilgi güvenliği konusunda bir ihlal yaşandı mı?
    Önceki güvenlik ihlaline neden olan açık hala kapatılmamış olabilir. İstatistiksel olarak daha önce saldırıya uğramış bir şirketin tekrar saldırıya uğrama ihtimali çok yüksektir.
  • Bilgisayarlarınızda veya bilgisayar ağınızda zararlı yazılım tespit edildi mi? (virüs, Truva atı, ransomware, vs.)
    Zararlı yazılımlar geride arka kapılar veya kendilerini bile bırakabilirler. Bu nedenle daha önce zararlı yazılım bulaşmış bir ağın ve sistemlerin çok dikkatlice incelenmesi ve temizlenmesi gerekir. 
  • Ağınızı açık portları ve zafiyetleri tespit etmek için dışarıdan tarayanlar var mı?
    Web uzantınız .gov.tr ise günde birkaç bin kez, .com.tr ise günde birkaç yüz kez  taranıyorsunuz. Bilgi İşlem ekibinin bunun farkında olması ve ağ üzerinde gerekli tedbirleri alması önemlidir.
  • Kullandığınız yazılımların ve sistemlerin daha güncel sürümleri veya bu yazılımlar için yayınlanmış yamalar var mı?
    Güncel sürümler güvenlik açıklarını kapattığı için çok önemlidir. Kullandığınız yazılımların bir envanterini çıkartmak ve bunları üreticilerin web sayfalarındaki son sürümlerle karşılaştırmak sistemlerinizin güncel olup olmadığını anlamınızı sağlar.
  • Personeliniz iş için laptop, tablet, akıllı telefon benzeri taşınabilir cihazlar kullanıyor mu?
    Mobil cihazların güvenliğini sağlamak için alınması gereken önlemlerin alındığından emin olmak gerekiyor. Cihazlar çalınabilir, güvenli olmayan bir ağ üzerinden şirket bilgilerine ulaşabilir ki, bu durumda ,aynı ağa bağlı herhangi biri de aynı bilgileri görebilir.
  • Ağ ve bilgiye ulaşmak için sadece parola (kullanıcı adı ve şifre olarak da bilinir) kontrolü mü yapıyorsunuz?
    Sadece parolaya güvenmek parolanın ele geçirilmesi durumda tamamen korumasız kalmanıza neden olur.
  • Ağınızın ve bilgisayar sistemlerinizi düzenli olarak bilinen zafiyetlere karşı tarıyor musunuz?Bu taramaları yapmak bilinen ve saldırganlar tarafından yaygın olarak istismar edilmeye çalışılan güvenlik zafiyetlerini tespit etmenizi ve gerekli önlemleri almanızı sağlar.
  • Ağınıza veya ağınızdaki sistemlere uzaktan erişim (RDP, SSH, Web arayüzü, API, vs.) sağlıyor musunuz?
    Uzaktan erişim sağlayan cihaza (masaüstü bilgisayar, laptop, tablet veya akıllı telefon) zararlı yazılım bulaşmış olabilir veya güvensiz bir bağlantı üzerinden bağlanıyor olabilir. Bu durumların dışında da uzaktan erişim vererek kurumsal ağınızı dış dünyaya açtığınızı bilmeli ve gerekli tedbirleri almalısınız.  

 Yukarıdaki sorular içerisinde “evet” yanıtı verdikleriniz ele alınması gereken güvenlik tehditlerine işaret etmektedir.

 Bu konulardan yola çıkarak bir çerçeve oluşturmak ve kurumsal ağınızın ve bilgilerinizin güvenliğini arttırmak için önemli adımlar atmanızı sağlayacaktır. 




Sunday, September 21, 2014

Akıllı Telefon Güvenliği

Bu “işlere” ilk başladığım zamanlarda ele geçirdiğim bir bilgisayarla ilgili en büyük endişelerimden birisi kullanıcının bilgisayarı kapatıp yatmaya gitmesiydi. Akıllı telefonlar hayatımıza bu kadar girdiğinden beri ise bu endişem ortadan kalktı. Akıllı telefonların da kapsama dahil olduğu sızma testlerinde ise dertlerim daha çok hedefin telefonu şarja takmayı unutmaması veya kullanıcıyı "uygunsuz" bir durumda yakalamakla ilgili. 

Resim 1: Hacklenmiş akıllı telefon (temsili)

Aslında birer bilgisayar olan ve nedense “Akıllı Telefon” diye aşağıladığımız bu cihazlar saldırganların ufkunu genişleten, daha önce hayal bile edemediğimiz şekilde hedefe yaklaşmamızı sağlayan birer saldırı vektörüdür. Bilgisayarınızı taşımadığınız/götürmediğiniz ama telefonunuzun yanınızda olduğu durumları düşünün. Şimdi de günün her anında sizi izleyen veya dinleyen, her konuşmanıza şahit olan, her SMS ve Whatsapp mesajınızı okuyan ve çektiğiniz her fotoğrafı gören biri olduğunu düşünün. Ürkütücü değil mi? Her gün binlerce akıllı telefonun saldırganlar tarafından ele geçirildiğini gösteren araştırma sonuçlarını da göz önünde bulundurursak, bu cihazların güvenliğine ne kadar önem vermemiz gerektiğini anlarız.

Akıllı telefonlarımızın güvenliği sağlamak alabileceğimiz bazı basit tedbirleri hatırlamakta fayda var.

PIN kodu ve ekran güvenlik kodu
Telefonunuzun ana ekranındaki kullanıcı kodu ilk savunma hattınızı oluşturur. Birilerinin telefonunuzdaki verilere, arama kayıtlarınıza veya fotoğraflarınıza izinsiz erişebilmesini engellemek için mutlaka kilit kullanın. Kilidi, telefon belirli bir süre kullanılmadığında, otomatik olarak devreye girecek şekilde ayarlayın.

Telefonunuzun güvenlik ayarlarını bozmayın
Fabrika ayarlarını değiştirmek önemli güvenlik kontrollerinin devreden çıkmasına neden olur. Android cihazınızı rootlamak ve iPhone üzerinde yapılan jailbreak işlemi cihazın üreticisi tarafından yerleştirilen çok önemli güvenlik özelliklerinin devreden çıkmasına ve kullanılamamasına neden olur.

Yedekleyin
Rehber, belge ve fotoğraflar gibi cihazınızın üzerinde bulunan verileri yedekleyin. Yedekleme işlemi için bilgisayarınızı, üreticinin sağladığı yedekleme özelliğini, GSM operatörlerinin sağladığı yedekleme hizmetleri, uluslararası yedekleme hizmetleri veya basit bir hafıza kartı bile kullanılabilir. Böylece telefonunuz çalınır, kaybolur veya bir nedenle bilgilerinize erişemez olursanız kayıp yaşamazsınız.

Sadece güvendiğiniz uygulamaları yükleyin
Her hangi bir uygulamayı indirmeden önce mutlaka araştırın. Uygulamaları sadece güvendiğiniz kaynaklardan indirmek, yayıncının adına dikkat etmek ve uygulamayı arama motorlarında sorgulamakta fayda var. Örneğin bir dönem çok popüler olan “Flappy Bird” oyunu Google Playstore’dan kaldırıldıktan sonra forumlarda ve internet sitelerinde yayınlanan sürümlerinin neredeyse tamamı kullanıcı bilgilerini çalmaya yönelik zararlı yazılım barındırıyordu.

Uygulamaların izinlerine dikkat edin
İndirdiğiniz uygulamanın amacına ve istediği izinlere dikkat edin. Telefonunuzdan özel servis numaralarına (bkz. 900’lü hatlar ve uluslararası özel servis numaraları) yapılacak aramalar size para kaybettirir. Bunun dışında kötü niyetli kişiler tarafından yayınlanan uygulamaların kişisel bilgileri çalmaya yönelik özellikler barındırdığını da unutmamak gerekir.

Güvenlik uygulamalarını yükleyin
Hırsızlığa karşı tedbirinizi alın ve telefonunuzun yerini belirten ve verilerinizi uzaktan silmenize imkan veren bir güvenlik uygulamasını mutlaka yükleyin. Buna ek olarak bir antivirüs uygulamasının da mutlaka yüklü olması gerekir.

İşletim sistemini güncelleyin
Ne kadar söylesem az, akıllı telefon aslında bir bilgisayar. Tıpkı bilgisayarınızda olduğu gibi güvenliğiniz için işletim sistemini güncellemeniz ve üretici tarafından yayınlanan yamaları yüklemeniz gerekiyor.

Kablosuz ağlarda dikkatli davranın
Kablosuz ağlara herkesin bağlanabileceğini unutmayın. Özellikle kalabalık veya popüler mekanların kablosuz ağlarının saldırganlar için çok iştah açıcı hedefler olduğunu belirtmekte fayda var. Kablosuz ağlar üzerinden hassas bilgilerinize veya kişisel bilgilerinizin bulunduğu, alışveriş siteleri, sosyal medya siteleri, iş yerinde kullandığınız uygulamaları ve e-postalarınız gibi yerlere erişirken çok dikkatli olun. Mümkünse bunlara GSM şebekesi üzerinden erişim sağlayın ve halka açık kablosuz ağlardaki kullanımınızı en az seviyede tutun.

Diğer önemli noktalar
Kullanıcı adı ve şifre kullanarak girdiğiniz sitelerden mutlaka “çıkış” linkini kullanarak çıkın
SMS, Whatsapp mesajı veya eposta ile gelen internet bağlantılarına dikkat edin
Kullanmadığınız zaman Bluetooth bağlantınızı kapatın
Satmadan önce mutlaka bilgilerinizi silin (silindiğinden emin olun)
Telefonunuz çalınırsa mutlaka Polis’e haber verin

Sunday, September 7, 2014

Zararlı yazılım tespit etmek

Aşağıdaki Kaspersky tarafından yayınlann bir çalışmanın özet haritasıdır. Görüldüğü gibi, 2013 yılında finansal alanda faaliyet gösteren zararlı yazılımların en çok görüldüğü ülkelerin başında geliyoruz.

Resim 1: Ülkemizdeki kullanıcıların %12'den fazlası zararlı yazılım kurbanı. 

Dilimizin döndüğünce sunucular da dahil olmak üzere ağ üzerinde anti virüs yazılımı olmayan makina olmaması gerektiğini ve Android telefonlara bile anti virüs yüklenmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Ne yazık ki önerilerimiz ancak doktorların "düzenli aralıklarla check-up yaptırın" veya "sigarayı bırakın" demesi kadar etkili olabiliyor. Bu nedenle de destek verdiğim aşağı yukarı bütün ağlarda birkaç tane zararlı yazılım bulaşmış sistem buluyorum.

Engellemek için tedbir alamıyorsak, hiç değilse tespit edebilelim diyerek bir ağ veya sistemde zararlı yazılım olup olmadığını anlamak için kullandığım bazı basit yöntemleri toparlamak istedim.

Temel Göstergeler

  • Sistemlerde ve ağda zararlı yazılım varlığı aşağıdaki temel göstergelerden biri veya birkaçı ile belli olabilir. 
  • Bilgisayarın yavaşlaması: Zararlı yazılım sistem kaynaklarını kullanacağı için sisteminiz yavaşlayabilir.
  • Artan disk kullanımı: Bilgisayarda bir işlem yapmıyorken bile disk ışığının yanıp-sönmesi ve disk kullanımı.
  • Açılırken garip uyarıların belirmesi ve kaybolması: Özellikle dşsk kullanımı ve erişim yetkileri ile uyarıların çıkıp sonra kaybolması. 
  • Sosyal medya hesaplarınızda sizin yazmadığınız mesajların ortaya çıkması
  • Ağ üzerinde kaynağı belli olmayan trafik: Mesai saatleri dışında veya normalde kullanımın az olduğu zamanlarda yüksek trafiğin olması. Bilmediğiniz/kullanmadığınız protokoller üzerinden dışarıyla iletişim kurulması.  
  • Kullanıcıların "internet yavaşladı" şikayetleri: bir şeylerin ters gittiğini en kolay anlayabilecek kişilerdir. Onlardan gelebilecek "bilgisayarım yavaşladı" veya "internet yavaşladı" geri bildirimleri çok önemlidir. 
  • IP adreslerinizin kara listeye düşmesi.


Kullanılabilecek basit bir yöntem
Ağ genelinde birşeylerin ters gittiğini anlamak için yukarıdaki ipuçlarını değerlendirebilirsiniz. Belirli bir sistemin başında olduğunuzda ise, o sistemde zararlı yazılım olup olmadığını anlamak için, aşağıdaki yöntemi kullanabilirsiniz.

Netstat (NETwork STATistics) sistemin gelen ve giden bağlantılarını görüntülememizi sağlayan bir uygulamadır. Netstat ile birlikte kullanabileceğimiz parametreler arasında bizim için faydalı olabilecekler şunlardır:
netstat -a: Tüm bağlantıları ve dinleyen portları gösterir
netstat -b: bağlantıları ve portları onları kullanan uygulama adı ile birlikte görüntüler
netstat -n: port numaralarını gösterir
netstat -o: Bağlantıları ilgili PID (Process Identifier) ile birlikte gösterir

Bir windows sistemde netstat -a konutunu vermeniz siz o anda sistem üzerindeki açık veya dinlemede olan bağlantıların listesini verir. Bu çalışmanın bir miktar sabır gerektiğini söylemekte fayda var ama basit bir yaklaşımla yapılacaklar şunlar:

Öncelikle mevcut bağlantıları ortaya çıkartmamız gerekiyor

Resim 2: netstat -a komutu

netstat -ano ile bağlantıyı kullanan process belirlenebilir. Processler hkkında daha fazla bilgi Windows Task Manager üzerinden elde edilebilir. Bu işlemleri yapmaktaki amacımızının bilgimiz dışında dış dünya ile iletişim kuran yazılımları tespit olmak olduğunu hatırlayarak bu bakış açımızı korumamız gerekiyor.

Resim 3: netstat -ano ile PID'lerin belirlenmesi

Son olarak da bağlantıların hangi uygulamalar tarafından kullanıldığını ortaya çıkartabiliriz.

Resim 4: Bağlantıları kullanan uygulamaların netstat -anb ile belirlenmesi

Resim 4'te gördüğünüz "LISTENING" sistemin bağlantı beklediğini göstermektedir. Buna ek olarak aşağıdaki bağlantı durumları da görülebilir.

  • CLOSED: Bağlantının kapalı olduğunu gösterir
  • ESTABLISHED: Bağlantı kurulmuş
  • TIME_WAIT: Bağlantı açık ancak kullanılmıyor

Bundan sonra yapılacak şey dikkatli bir şekilde "olmaması gerekeni" bulmaktır.

Kullanımda görünen portları ve bu bağlantıları kullanan uygulamaları Google'da aratarak bilinen bir zararlı yazılım olup olmadığını bulmak çoğunlukla mümkün olmaktadır.

Sunday, June 15, 2014

NSA, TEMPEST, COMSEC ve İsrail'li Profesör

İngilizcesi "air-gap" olarak bilinen ve özünde korumaya çalıştığımız ağ veya sistem ile internet arasında bir "hava boşluğu" oluşturmak üzerine kurulu olan yaklaşımın son zamanlarda çeşitli şekillerde atlatılabildiği ortaya çıkmaktadır. Son olarak İsrail'de Ben-Gurion Üniversitesi Profesörlerinden Yuval Elovici bu konuda yeni bir yöntem ortaya koydu. 

Hava boşluğu yaklaşımı günümüzde aşağıdaki gibi önemli ağ ve sistemleri korumak için kullanılmaktadır:

  • Askeri/Hükümet sistemlerin güvenliği
  • Finansal/Bankacılık sistemlerin güvenliği
  • SCADA sistemleri gibi altyapı kontrolü için kullanılan sistemlerin güvenliği
  • Nükleer tesis bilgisayar sistemleri
  • Uçuş ve uçuş kontrol sistemleri
  • Bilgisayar destekli tıbbi cihazların güvenliği


Özel geliştirilmiş zararlı yazılımların megastar'ı olan Stuxnet'in hava boşluğunu USB bellek gibi taşınabilir depolama aygıtları sayesinde aştığını biliyoruz. Bu sefer ortaya konulan araştırma sonuçları ise hava boşuluğu ile sağlanan güvenliğin sistemlerin yaydığı elektromanyetik dalgalar kullanılarak atlatılabildiğini göstermektedir. 


Şekil 1: Stuxnet (temsili)

NSA'in COMSEC (Communication Security - iletişim güvenliği) altında ve "TEMPEST" kod adıyla bilinen bir program kapsamında sistemlerin yaydığı elektro-manyetik sinyallerin yakalanarak işlenmesi ve düşmanın da kendi elektro-manyetik sinyallerini yakalamasını engellemek üzerine çalıştığını biliyoruz. 

Geçtiğimiz se
nenin sonlarında Almanya'da bir araştırma biriminin iki adet Lenovo T400 laptop arasında, sadece fabrika çıkışı mikrofon ve hoparlörleri kullanarak veri alışverişi yapabilmiş olması IP dışında yöntemlerin veri sızdırılması için kullanılmasını gündeme getirmişti. Bağlantı hızı saniyede 20 bit ve uzaklık 19 metre idi ama pek çok kişinin aklında soru işaretleri oluşturmaya yetecek kadar önemli bir gelişmeydi. Bu gelişme üzerine TEMPEST'in önemi bir kez daha anlaşılmıştı. 

TEMPEST standartlarının gizli olarak sınıflandırılmış olması sebebiyle bu konuda çok detaylı bilgiye sahip değiliz, ancak NATO'nun kendi TEMPEST standartları 3 temel koruma düzeyi belirlemektedir. Bunlar; NATO SDIP-27 seviye A, B ve C (NATO SDIP-27 Level A, B and C) olarak bilinmektedir. C seviyesi düşmanın korunmassı gereken sisteme 100 metreden fazla yaklaşamadığı senaryolara göre hazırlanmıştır ve A ve B seviyelerine göre biraz daha rahattır. B seviyesi ise düşman ile en az 20 metre mesafe olan durumlara göre düzenlenmiştir. NATO SDIP-27 seviye A ise düşmanın korunması gereken sistemlere 1 metre kadar yaklaşabileceği durumlara göre hazırlanmıştır. 

Geçtiğimiz hafta ise Profesör Elovici hava boşluğu ile korunan sistemler için cep telefonlarının bir tehdit oluşturduğunu ortaya koydu. 

Oltalama (phishing) saldırısı ile akıllı telefona bulaştırılan bir zararlı yazılım bulaştığı telefonun bulunduğu ortamlarda havadaki elektro-manyetik sinyalleri taramaya başlıyor. 
Zararlı yazılım havada tespit ettiği sinyallere müdahale ederek hedef sisteme bir zararlı yazılım yüklenmesini sağlıyor. Yüklediği zararlı yazılım ile telefon arasında radyo sinyalleri kullanan bir ağ oluşturan zararlı hedef sistemden elde ettiği bilgileri cep telefonunun bağlantılarını kullanarak dışarıya aktarmakta ve aynı şekilde talimatları telefon üzerinden almaktadır. Bu saldırının teknik detaylarına tümüyle hakim olmamamıza karşılık hedef sistemin ekran kartının ve monitörünün kullanıldığını biliyoruz. 


Şekil 2: Prof. Elovici ve Ben-Gurion ÜniversitesiAraştırmacıları saldırı hakkında İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e saldırı hakkında bilgi veriyor. (photo credit: BGU)

Profesör Elovici bu saldırılara karşı şu anda tek etkin yöntemin telefonları kapatmak olduğunu belirtiyor ancak günümüzde bunun ne kadar uygulanabilir bir çözüm olduğu tartışılır. 


Ülkemizde de Aselsan tarafından üretilen SAHAB (2180 Sanal Hava Boşluğu Sistemi) benzeri sistemler aklınıza gelebilir ancak buradaki saldırının kurumsal ağa bağlı olmayan (telefon) bir sistem ve IP protokolleri kullanılmadan (elektro-manyetik sinyaller) yapıldığı için bu çözümler yetersiz kalmaktadır. 


Kurum içerisinde cep telefonu kullanımının sınırlandırılması ve hava boşluğu ile korunan sistemlerin duvarlara, pencerelere ve internete bağlı diğer sistemlere olan uzaklığının denetlenmesi bu tür saldırıların engellenmesi için geçerli önlemlerin başında gelmektedir. 

MITRE ATT&CK Gerçek Hayatta Ne İşimize Yarar?

  Rusya kaynaklı siber saldırılar webinarı sırasında üzerinde durduğum önemli bir çalışma vardı. MITRE ATT&CK matrisini ele alıp hangi...