Showing posts with label stuxnet. Show all posts
Showing posts with label stuxnet. Show all posts

Thursday, August 13, 2015

Intel İşlemcilerde Rowhammer Zafiyeti

Belirli aralıklarla “seksi” zafiyetler çıkıyor. Bunlardan bazıları Heartbleed ve Shellshock gibi etkileri veya hedef aldıkları sistemlerin yaygınlığı ile dikkat çeker (ki hatırlayalım Heartbleed’in logosu vadı), bazıları ise istismar kolaylıkları ile. Geçtiğimiz aylarda iPhone’ları bir SMS ile kilitleyen bir zafiyet çıkmıştı, yakın zamanda ise Android telefonların MMS mesajıyla ele geçirilmesini sağlayan bir zafiyet çıktı.



Ne olursa olsun, magazin medyası gibi pek çok güvenlik ürünü satan şirket bunları “korku hikayesi” anlatmak için kullanmayı seviyorlar. Neredeyse “tek MMS’le Android hackleniyormuş, gelin firewallunuzu yenileyin” diyecekler. Hele bir de “APT” kelimesini aynı cümle içine yerleştirmenin yolu bulunursa, ilgili ofislerde öyle bir bayram havası eser ki, sanırsınız Ankara’dan abileri gelmiş.

Yazılımlar olduğu sürece bu tür zafiyetler çıkacak, tıpkı başka bir ülkenin “siber ordusuna” bağlı hackerların istedikleri sisteme sızabilecekleri gerçeği gibi, bu kabullenmek zorunda olduğumuz bir şey. Bunlardan kaynaklı riskleri kabul edip, yönetmemiz gerekiyor.

MMS ile Android hacklemenin magazinsel boyutunu bir yana bırakarak, özellikle benim hizmet verdiğim kurumsal müşteri profilinde, daha çok can yakabileceğini düşündüğüm başka bir zafiyete dikkat çekmek istiyorum. Henüz 1 milyara yakın Android işletim sistemini kullanan cihazın olabileceğinin şokunu atlatamamışken, Intel işlemcileri etkileyebilecek bir zafiyet duyuruldu.

“Rowhammer” adı verilen bu zafiyeti istismar eden saldırganlar hedef sistem üzerinde yetkilerini yükseltebiliyorlar. Bilindiği kadarıyla uzaktan istismar edilebilen ve yazılımın donanımı etkilediği ilk zafiyet bu. Kötü haberi hemen vereyim; bu donanımsal bir zafiyet olduğu için 2009 yılından beri üretilen bütün Intel işlemcilerde olma ihtimali var.

Rowhammer nedir?
Kısaca; DRAM (Dynamic Random Access Memory) işlemcilerde iki hafıza parçasına (saldırgan) sıkça ve sürekli erişerek üçüncü bir hafıza parçasında (kurban) bit değişikliğine neden olan bir zafiyettir. Konu hakkında yayınlanmış makaleye http://users.ece.cmu.edu/~yoonguk/papers/kim-isca14.pdf adresinden ulaşabilirsiniz. Kurban olarak belirlenen hafıza parçasının saldırgan tarafından kullanılan prosesin emrindeki hafıza parçasının dışında olması nedeniyle bu zafiyet istismar edilerek yetki yükseltilebiliyor.

Zafiyet işlemcilerin boyutlarının sürekli küçülmesinin doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. İşlemci küçülürken işlemci bileşenleri birbirlerine yaklaşıyor ve kullandıkları elektrik akımının bir başka bloğa atlamasını engellemek zorlaşıyor. Bu elektrik “kaçakları” kullanılarak da hafızanın, kullanıcı yetkilerimiz veya uygulamalarımız itibariyle, bizimle hiç alakası olmayan bir hafıza bloğuna etki etmemiz mümkün oluyor. Konuyu çok dağıtmadan anlatmak adına aşağıdaki görseli hazırladım;


Rowhammer
Bu örnekte DRAM hücresi olan A’ya saldırgan kendi yetkileriyle yazabildiğini varsayalım, bu kısım yetkisiz bir kullanıcının kullanabildiği bir yazılımın ulaşabildiği blok olsun. B ise kullanmaya yetkimiz olmayan bir hafıza bloğu. A’ya kısa sürede belli miktarda veri yazarsam (bkz. 1’i devamlı 0, 1, 0, 1, 0, vb… değiştirmek) oluşturduğum elektrik akımıyla bir süre sonra B’deki değer de değişebiliyor (0 ise 1, 1 ise 0 oluyor). Google tarafından test edilen 29 laptop işlemcisinin önemli bir kısmının bu zafiyetten etkilendiği görülmüş. Kullandığınız sistemlerde bu zafiyetin olup olmadığını anlamak için, yine Google’un geliştirdiği bir test yazılımına https://github.com/google/rowhammer-test adresinden ulaşabilirsiniz.

Aklımıza hemen gelen Intel işlemci kullanan PC’lerin dışında Apple’ların veya Cisco gibi ağ ve güvenlik cihazlarının da Intel marka işlemci kullanmaları bu tehdidin çok geniş bir kitleyi etkilemesine neden olmaktadır.

Neden Şimdi?
Yukarıda okuduklarınız geçen senenin sonu ve bu senenin başında belirli çevrelerde konuşulan bir konuydu. Genelde bunun gibi, henüz yaygınlaşmamış veya çok özel koşulların oluşmaması durumunda istismar edilemeyecek zafiyetleri, biraz da yok yere uykumuz kaçmasın diye, çok dillendirmiyorum. Geçtiğimiz hafta Avusturya Graz Üniversitesinden araştırmacılar tarafından yayınlanan bir makalede (http://arxiv.org/pdf/1507.06955v1.pdf) Rowhammer zafiyetinin bir JavaScript betiği ile nasıl istismar edilebileceği gösterildi.

Normal şartlar altında, saldırganın doğrudan işlemciyle konuşabileceği durumlarda istismar edilebilecek bu zafiyet herhangi bir websayfasının içine saklanabilecek hale geldi. Teorik bir saldırı bir anda karşımıza, “kurban buraya tıklıyor ve işleri bitiyor” senaryosu ile, çıktı. Rowhammer zafiyetine karşı bir süredir üreticiler BIOS güncellemeleri yayınlıyorlar ancak kullanıcıların ne kadar azının düzenli olarak BIOS güncellemesi yaptığını düşünürsek tehdidin internet kökenli olması nedeniyle tarayıcı üreticilerinin de bir çözüm üzerinde çalışmalarında fayda olacak gibi görünüyor.

Süper Zafiyet’e Hazır Olmak
Android “Stagefright”, “Heartbleed”, “POODLE” ve “Shellshock” gibi internete bağlı pek çok sistemi etkileyebilecek bir “Süper Zafiyet” ile daha karşı karşıyayız. Son zamanlarda bu tür zafiyetlerin sıkça çıkması nedeniyle kuruluşların bu ölçekteki zafiyetlere karşı hazır olmaları gerekiyor. Bu amaçla aşağıdaki noktaları dikkate alarak “bir sonraki geniş çaplı zafiyete” hazırlık yapmamızda fayda var;

“Bununla yaşamayı öğrenmeliyiz”
Deprem zamanı sıkça duyduğumuz bu söz bilgi güvenliği konusunda da geçerlidir. Er yada geç, bu geniş çaplı “süper zafiyetlerden” birisi kuruluşumuzda bulunan sistemleri etkileyecek (kayıtlara geçmesi açısından, şu ana kadar yazıda adı geçenlerin hepsi, büyük ihtimalle zaten etkiledi veya etkiliyor).

Takip Etmek
Bilinmeyen bir zafiyetin istismar edilmesini engelleyemeyiz. Mesela Rowhammer, kumhavuzu (sandbox) teknolojisinin atlatılması için de rahatlıkla kullanılabileceği için savunma hattımız etkisini yitirecektir. Bu nedenle sadece savunmaya odaklanmak yerine savunmanın aşıldığı senaryoları da dikkate alarak, örneğin kuruluş ağından çıkan internet trafiği izlenmelidir.

Hazır Olmak
Kuruluş içerisinde bilgi güvenliğinden sorumlu birimlerin hazır olması gerekmektedir. Böyle bir durumla karşılaştıklarında nasıl tepki verecekleri kuruluşun olaydan asgari kayıpla çıkmasını sağlayabilecek önemli bir etkendir. SOME (Siber Olaylara Müdahale Ekibi) süreçlerine ve hazırlık senaryolarına bu tarz “süper zafiyet” durumlarının da eklenmesi şarttır.

Evanteri Bilmek
Kuruluş bünyesinde kullanılan bütün yazılım ve donanımların listesinin olması Rowhammer örneğinden de anlaşılacağı gibi çok önemlidir. Bu yazıyı okurken ya kuruluş ağınızdaki Intel işlemcileri biliyordunuz veya yarın ilk iş bunları çıkartmak için uğraşacaksınız. Kriz durumları yaşanmadan bu envanter çalışmasını yapmakta fayda var.

En kötüsüne Hazır Olmak 
Üreticinin güncelleme yayınladığı durumlarda işimiz nispeten kolay ancak üreticinin güncelleme veya yama yayınlamadığı durumlarda da ne yapacağımızı bilmemiz şarttır. Üreticinin size yardımcı olamadığı (en azından an itibariyle) durumlar için de bir kontrol listesi hazırlamamız gerekiyor.

Tuesday, March 31, 2015

Elektrik kesintisi ve PLC güvenliği

Çocukken “elektrikler kesikti çalışamadım hocam” derdik, bugün yaşanan geniş çaplı kesinti sırasında ise “siber saldırı var hocam” sözünü çokça duyduk. Bugün yaşanan elektrik kesintisinin bir siber saldırı olduğunu ima etmiyorum, sadece bugün popüler olan bir konuyu ele almak istedim.


PLC, ICS ve SCADA nedir ve neden önemlidir?
Özünde aynı şey, üretim hattı veya makineleri yönetmek için kullanılan sistemlerdir. Protokol ve/veya üretici farkı olsa da temelde programlanabilir bir mikroişlemci sayesinde fabrika veya üretim otomasyonu yapmamızı sağlarlar.
Terimlere kısaca bakacak olursak;
PLC: İngilizce “Programmable Logic Controller” yani programlanabilir mantıksal denetleyici kelimelerinin baş harflerinden oluşmaktadır.
ICS: İngilizce “Industrial Control Systems” yani endüstriyel kontrol sistemleri kelimelerinin baş harflerinden oluşmaktadır.
SCADA: İngilizce “Supervisory Control and Data Acquisition” yani Kapsamlı ve entegre bir Veri Tabanlı Kontrol ve Gözetleme Sistemi kelimelerinin baş harflerinden oluşmaktadır.
Hedefe özel yazılmış zararlı yazılımların megastarı olarak adlandırabileceğimiz STUXNET’in ortaya çıkmasıyla bu sistemlerin siber saldırıların hedefi olabileceği gerçeği geniş kitlelerin dikkatini çekti.
Otomasyon sistemlerinin hedef alındığı saldırılar aslında yeni değildir ve ilk örnekleri soğuk savaş yıllarında görülmüştür. Soğuk savaşın en yaygın olarak anlatılan siber saldırı hikayelerinden birisi (CIA tarafından resmi olarak teyit edilen bir olay olmadığı için bu aşamada “hikaye” demek zorundayız) de 1982 yılında Sibirya Boru Hattında yaşanan patlamaydı. Rusya’nın en önemli boru hattı projelerinden birinin sonuna yaklaşan dönemin Sovyet yönetimi bu boru hattını yönetecek bir yazılıma sahip olmadıklarını farkedince bu eksikliklerini A.B.D’nin elindeki yazılımlardan birini çalarak gidermeye karar verir. Fransız istihbarat örgütünün uyarısı üzerine CIA Rusların çalmaya çalıştığı koda bir hata ekleyecek 1982 yılının Temmuz ayında boru hattında bir patlamaya neden olurlar.
SSCB Tarafından patlamaya konu Sibirya Boru Hattı anısına basılmış bir pul. 

“Gerçek dünya” olarak adlandırabileceğimiz fiziksel boyutta herhangi bir şeyi kontrol eden herhangi bir yazılımı ele geçirebilmek, şüphesiz hepimizin hayal gücünü devreye sokar. Trafik ışıklarını kendi geçişimize göre yönetebilmek, asansörün her zaman bizi katta beklemesi, köprüden ücretsiz geçmek, emniyet şeridini kontrol eden kameraların bize ceza yazmaması, mağaza alarmını devre dışı bırakmak, gibi yüzlerce senaryo aklımıza gelir. Bunların bir uzantısı olarak da, belki de filmlerde görmeye alışkın olduğumuz ve dünyayı yok etmeye çalışan “deli profesörler” gibi bir nükleer tesisi patlatmak veya bir ülkenin elektriklerini tamamen kesmek gibi daha “fantastik” senaryolar aklımıza gelebilir.
Bütün ülkenin elektriğini kesmek?
Bugün yaşanan geniş çaplı elektrik kesintileri siber odaklı geniş çaplı komplo teorilerine neden oldu. Bu konulara bulaşmış birisi olarak gerçek durumumuz hakkında biraz araştırma yapma ihtiyacı duydum.
PLC’ler nasıl bulunur?
İnternete bağlı PLC sistemleri bulmak için kullanılabilecek onlarca farklı yöntem vardır, bunlardan bazıları;
  1. Arama motorlarının kullanımı
  2. ERIPP veya scan.io projelerinin sonuçlarından faydalanmak
  3. Port taraması yapmak
Port taraması yapmak kaynak ve saldırgan IP’lerin hedef sistemler tarafından tespit edilmesi gibi belli ölçüde risk almayı gerektirdiği için ilk tercih edilen yöntem olmayacaktır. Bunun yerine arama motorları her ne kadar daha sınırlı sonuçlar verse de ilk aşamada daha hızlı bir yaklaşım olacaktır.
Aşağıdaki bir kaç örnekte Google aramaları ile bulduğum internete açık bazı PLC sistemlerini görüyorsunuz.

Yukarıda: SIMATIC PLC'leri tespit etmek için kullanılabilecek bir Google arama sorgusu

Yukarıda: Bulunan SIEMENS SIMATIC PLC'lerden birinin arayüzü

Yukarıda: Başka bir PLC arayüzü


Yukarıda: Rüzgar enerjisinden elektrik üreten bir istasyonun günlük enerji üretim değerleri tablosu. Google araması ile bulundu.


Yukarıda: Yaygın olarak kullanılan ROCKWELL marka bir PLC'nin internete açık arayüzü

Yukarıda: Başka bir PLC'nin ağ bağlantıları tablosu

Google aramaları dışında ShodanHQ gibi internete bağlı belli cihazları endeksleyen arama motorlarının da saldırganlar tarafından hedef bulmak için kullanıldığını biliyoruz.
Aşağıda bazı ShodanHQ arama sonuçlarını görebilirsiniz. Aramaları Türkiye ile sınırlandırıp belli başlı PLC üretici isimlerini kullanarak yaptım ve ilk çıkan sonuçların ekran görüntülerini aldım. Daha detaylı aramalarla sonuç sayısı artacaktır.








Gerçek durum nedir? 
2008 yıllarının ortasında başlayan ve internete bağlı PLC sistemleri endeksleyen SHINE (SHodan INtelligence Extraction) projesi 2013 yılının sonuda 1,000,000’dan fazla PLC’nin internete bağlı olduğunu ve her gün yüzlerce yenisinin eklendiğini açıklamıştı 2014 yılının sonlarında yayınladığı rakam ise 2,100,000’i geçmişti.
Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve Çin gibi sanayisi gelişmiş ülkelerden oluşan ülkeler dünya genelinde internete bağlı PLC sistemlerinin 1,800,000’den fazlasını barındırıyor. A.B.D. ile Almanya’nın toplamı dünya genelinde internete bağlı PLC sistemlerin %49’unu barındırıyor.
2014 yılının son aylarında Türkiye’de internete bağlı 16,348 PLC sistem tespit edilmiş. PLC’lerin internete bağlı olmasının oluşturduğu en önemli problemlerden biri şüphesiz yüksek güvenlik riskleridir. PLC’lerin temellerinin atıldığı yıllarda siber güvenlik konusu ne yazık ki çok gündemde değildi. Hatta bugün de internetin temelinde yatan pek çok “güvenilmez” uygulama o yılların naif mimari yaklaşımlarından kaynaklanmaktadır.
Günümüzde kullanılan pek çok PLC yalıtılmış iç ağlarda çalışacakları varsayılarak tasarlandığı için güvenlik özellikleri genelde ikinci plana itilmiştir.
PLC Güvenliği için neler yapılabilir?
İnternete bağlı otomasyon sistemlerinin güvenliğinin sağlanabilmesi için atılabilecek en önemli adım üreticilerin bu konuda harekete geçmesi olacaktır. O gün gelene kadar ise, her konuda olduğu gibi, güvenliği sağlama sorumluluğu biz kullanıcılar üzerindedir.
1. Sistemlerin mevcut durumunu anlayın
PLC sistemleriniz üzerinde yaptıracağınız güvenlik testleri size sistemlerinizin mevcut güvenlik seviyesi hakkında somut bilgiler verecektir. PLC sistemlerinin güvenliğini sağlamak için bütçe ayırmak ilk bakışta mantıklı gelse de kapsamlı güvenlik testleri ve risk analizlerinin sonucunda belki de bu sistemlere para harcamaya gerek olmadığı ortaya çıkacaktır. Durumu anladıktan sonra harekete geçmek daha doğru olacaktır.
2. Dokümantasyon
Evet, sıkıcı konular. Herşeye prosedür yaz, prosedürleri uygula, güncelle, vs. Ama neyin nasıl yapılması gerektiğini ortaya koymadan ve buna uymadan PLC gibi kritik sistemler üzerinde yapılacak her işlem (en basit güncellemeden sistem mimarisi değişikliklerine kadar) yeni zafiyetlerin ortaya çıkmasına neden olabilir.
3. Eğitim
Sistemleri idare eden personelin PLC konusunda eğitim alması sistemlerin daha güvenli ve verimli çalışmasını sağlar. Eğitimler sırasında PLC güvenliği konularına da değinmek önemlidir.
4. Subnetleri unutmayın
Bilgisayar ağlarında yaptığımız gibi PLC ağlarını da birbirinden bağımsız altağlara ayırmak güvenlik açısından fayda sağlar.
5. Erişimi denetleyin
PLC’lere kimin hangi şartlarda ve hangi işlemleri yapmak için erişebildiğinin belli olması şarttır. Bu erişimlerin ve yapılan işlemlerin kayıt altına alınması hem operatör hatalarını azaltabilecek bir çalışmanın temelini oluşturur hem de yetkisiz müdahalelerin kısa zamanda tespit edilmesini sağlar.
6. Sistemleri yalıtın
Kimsenin sistemleri dışarıdan yönetmesi gerekmiyorsa PLC'nin internetle bağlantısı olmadığından emin olun. Bu bağlantının bir şekilde (yanlış kablolama, altağ değişikliği, vb.) yanlışlıkla sağlanmadığından emin olmak için düzenli olarak kontrol edin.
7. Sistemleri izleyin
PLC üzerindeki işlemleri takip edip yetkisiz veya olmaması gereken işlemlerin tespit edilmesini sağlayacak bir yapının mutlaka kurulması gerekmektedir.
PLC güvenliği konusunda da, tıpkı ağ güvenliğinde olduğu gibi, 5 yıl öncesinin “saldırganın içeri girmesini engelleyelim” yerine “saldırganlar eninde sonunda sızacak bunu mümkün olduğunca hızlı tespit edip etkisiz hale getirelim” yaklaşımı günümüz tehditlerine karşı daha uygun bir yaklaşımdır. Güvenliği “sağlanan” bir şey olmadığını ve sürekli izlenmesi gerektiğini hatırlamakta ve bunun özellikle, PLC’ler gibi fiziksel etkileri olabilecek sistemler için, daha da önemli olduğunu bilmekte fayda var.

Sunday, December 14, 2014

APT Nedir?

APT İngilizcesi Advanced Persistent Threat olan ülkemizde ise “gelişmiş sürekli tehdit” veya “hedef odaklı saldırı” olarak iki farklı şekilde duyulabilen özel bir saldırı türüdür.



APT’yi özel bir saldırı türü olarak sınıflandırmamdaki neden oluşturduğu tehdidin diğerlerinden farklı olmasıdır. Bilgi güvenliği konusunda tehdit kelimesinin risk anlamından biraz daha farklı kullanılmasında fayda olacaktır. Bizim için tehdidi oluşturan bileşenler saldırganın motivasyonu (gerekçesi), beceri düzeyi ve olayların tarihçesidir. Elbette, geçmişte bir saldırı olması, tekrar saldırı olacağı veya hiç saldırı olmamış olması bir saldırı olmayacağı anlamına gelmez ancak bizlere tehlikenin boyutu hakkında önemli bilgiler verir.

Saldırganların motivasyonlarını anlamak için çeşitli saldırgan profilleri ve temel motivasyonlarına, yani saldırıyı gerçekleştirmedeki amaçlarına, bakarsak aşağıdaki durumu görürüz.

Siber suçlular: kolay ve çok para kazanma fırsatı
Hacktivist: İdeolojik bir amaca hizmet
Hacker grupları: Ünlü olma, adını duyurma
Egemen devletler: Ulusal güvenlik ve ulusal çıkarlar
Suç örgütleri: Belli şahısların becerilerini veya karşılarına çıkan fırsatları değerlendirip para kazanmak

Saldırganların motivasyon düzeyini değerlendirmek için amacı uğruna ne kadar süreyle çalışmayı göze aldığına bakmak lazım. İlk birkaç denemeden sonra daha kolay ele geçirebilecekleri bir hedef aramaya başlayacak siber suçlular, hacktivistler veya suç örgütlerinin aksine APT olarak adlandırabileceğimiz saldırıları gerçekleştirecek gruplar amaçlarına ulaşana kadar saldırmaya devam ederler.

Sürekli veya devamlı niteliklerinin yanında APTler saldırganların teknik kabiliyetleriyle de diğer suçlardan ayrılır. Cryptolocker gibi fidye talep eden bir yazılıma dayalı bir operasyon yürütmek için çok derin teknik bilgiye ihtiyaç yoktur. Bu yazılımı ve yazılımı kontrol edecek sistemler yasadışı kaynaklardan kiralanıp işletilebilir. 

Tehditleri saldırganların yeteneklerine göre sınıflandıracak olursak karşımıza şu kademeler çıkabilir;

Basit tehdit: “wifi hackleme” ve “facebook patlatma” seviyesinde 1-2 kaynak okumuş “meraklı”, metodoloji bilmeyen, başlangıç seviyesi olarak nitelendirebileceğimiz saldırganlardır.
Sürekli basit tehdit (basit tehdit beceri düzeyi + saldırgan motivasyonu)

Akıllı tehdit
Sürekli akıllı tehdit (Akıllı tehdit beceri düzeyi + saldırgan motivasyonu): Kevin Mitnick bu seviyeye iyi bir örnek oluşturmaktadır. İleri düzey teknik becerisi, hedef aldığı şirket veya kuruma sızmak için yürüttüğü sosyal mühendislik çalışmalarının tamamı Kevin’i “sürekli” bir tehdit haline getirmiştir.

İleri seviye tehdit
Sürekli ileri seviye tehdit (ileri seviye tehdit + saldırgan motivasyonu): Rusya’nın APT28 ve Çin’in APT1 grupları bunlara tipik örneklerdir.

APT olarak adlandırdığımız tehdit türü (sürekli ileri seviye tehdit) en gelişmiş teknik beceri ve en yüksek seviyede motivasyon gerektiren saldırılardır.

Basit tehdit sürekli olsa bile saldırganın teknik beceri düzeyinin düşük olması nedeniyle, gerekli tedbirlerin alınması koşuluyla, çok az durumda başarıya ulaşır. Akıllı tehditler ise teknik bilgi ve becerisi belli bir düzeyinin üzerinde olan saldırganlarca düzenlendiği için, özellikle sürekli olması halinde, ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. İleri seviye tehditler, gerekli teknik beceri seviyesi itibariyle “Akıllı” olarak nitelendirdiğimiz tehdit grubundan çok da farklı değildir. 

Bir tehdidi ileri seviye olarak nitelendirmek için temelde 4 unsurun bulunması gerekir;
  • Hedef ve saldırı ile ilgili stratejik düşünce
  • Saldırılarda sistematik/askeri niteliklerde yaklaşım
  • Kimlik gizleme becerisi
  • Saldırganların kullanabileceği daha geniş bir saldırı vektörü havuzu 

APT olarak adlandırabileceğimiz saldırılarda kullanılan zararlı yazılımlar Stuxnet, Flame, Duqu veya Wiper ile sınırlı değildir. APTlerde birden fazla saldırı vektörünün (örneğin sosyal mühendislik) ve sıradan bir saldırgandan farklı bir yaklaşım görüyoruz. Aşağıda kısaca özetlediğim Duqu örneğinde görüldüğü gibi saldırganlar ele geçirdikleri sistemden veri çalmaya çalışmak yerine stratejik öneme sahip olabilecek bilgileri toplamaya çalışmışlardır.  

Duqu ilk olarak 2011 yılında tespit edilmiştir ismini oluşturduğu dosyaların ismini DQ ile başlatmasından almakta ve temelde bulaştığı sistem hakkında bilgi toplamayı amaçlamaktadır. Duqu’yu yazanların büyük ölçüde Stuxnet’in kaynak kodundan faydalanmış olabilecekleri düşünülmektedir.
Hedef sisteme eposta ekinde gönderilen bir Word belgesinin içindeki kodla bulaşan Duqu sistem üzerinde bir arka kapı açar. Yerel ağ üzerinde yayılma becerisine de sahip olan Duqu bulaştığı sistemden aşağıdaki bilgileri sızdırır:
  • Sistem bilgisi
  • Klavye hareketleri
  • Sistem üzerinde ve sistemden erişilen sistemlerde kullanılan parolalar
  • Ekran görüntüleri
  • Yerel ağdaki diğer sistemlerin bilgileri (bu özelliği ile potansiyel Stuxnet hedeflerini belirlemekte kullanılmış olabileceği düşünülebilir).

APT saldırılarının metodolojisi temel bir kaç işlevde hacker metodolojisine benzese de yaklaşım ve “felsefe” bakımından farklılıklar sergilemektedir. Temel olarak APT saldırganlarında gördüğümüz bazı özellikler şunlardır;
  • Ciddi hazırlık süreci
  • Çok detaylı bilgi toplama aşaması
  • Planlama ve uygulamada sabırlı yaklaşım
  • Saldırı adımlarının sosyal bileşenleri konusunda bilgi
  • Etkili olmaya öncelik vermeleri (bu anlamda basit saldırıları da kullanırlar)
  • Yaratıcı düşünme yeteneği
  • Asıl saldırı vektörünü gizlemeye yönelik dikkat dağıtma çabası
  • Henüz yaygınlaşmamış/duyulmamış istismar kodlarının kullanılması
  • Fiziksel sızma eyleminden çekinmemeleri

APT saldırıları özellikle Kamu Kurumları, kritik altyapıları, büyük şirketleri, finans sektörünü ve telekom operatörlerini hedef almaktadır. Hedef olabilecek bir yerde çalışıyorsanız mevcut durumunuzu 7 adımdan oluşan ve incelenen olaylarda kullanıldığını bildiğimiz APT metodolojisine göre değerlendirmenizde fayda vardır. 



Thursday, December 4, 2014

İran'ın Stuxnet'e cevabı

Önemli güncelleme: Bazı logoları kaldırdım. Logoları kullanmaktaki amacım firmaların ticari itibarına zarar vermek değildi. Logoları olayların görsel olarak daha net algılanmasını sağladığını düşündüğüm bir şemada yer aldığı için yazıma eklemiştim.
Yazının ana konusu olmamasına ve bütün içerisinde "ayrıntı" olarak görülebilecek bu güvenlik ihlali ile ilgili bağımsız bir kuruluş olan Uluslararası Bilgi Sistemleri Güvenliği Sertifikaları Konsorsiyumu (the International Information Systems Security Certification Consortium - ISC2) tarafından olayla ilgili yayınlanan yazı http://blog.isc2.org/isc2_blog/2012/04/test.html adresinde okunabilir. 


İran 2009 yılından beri gelişmiş yöntemleri ve zararlı yazılımları kullanıldığı siber operasyonların hedefi oluyor. Bunlardan en meşhur olanı hiç şüphesiz Stuxnet’tir. İran özelinde siber savaşın kısa tarihinin; İran’nın bazı sertifika üreticilerinin hacklemesi ile başlayan ve günümüze “satır” operasyonu ile uzanan diğer yüzü ise pek bilinmez.

Resim 1: Cylance firması tarafından "satır operasyonu" için çizilen logo



İran’a karşı siber saldırılar 2010 yılında Stuxnet zararlısının tespiti ile ortaya çıkıyor.
İran buna karşılık olarak 2011 yılında bazı sertifika firmalarını hackliyor. Firmalar zararın gerçek boyutuna ilişkin kapsamlı raporlar yayınlamamak ve olayı örtbas etmeye çabasıyla bilgi saklamakla suçlandı.
2011 yılında “Batı Cephesi” olarak adlandırabileceğimiz, kaynağı belli olmasa da A.B.D., İsrail, İngiltere veya Almanya gibi bir ülkenin elinden çıkmış olabilecek kadar gelişmiş bir zararlı olan Duqu ortaya çıkıyor.
2012 yılında “Batı Cephesi” Flame ve Gauss  zararlı yazılımları ile İran’ı hedef almış, İran ise bunlara “Shamon” ve “Operation Ababil” (Ebabil Operasyonu) ile karşılık vermiştir.
2013 yılında İran A.B.D. Deniz Kuvvetlerinin iç ağını hedef alan bir saldırı gerçekleştirdi.
2014 yılında ise ucu İran’a bağlanabilecek “Saffron Rose”, “Newscaster” ve yeni ortaya çıkan “Satır” Operasyonları görülmüştür.


Resim 2: İran'ın Siber Savaşı. Solda İran'a karşı yapılan saldırılar, Sağda İran'nın başarıya sonuçlandırdığı operasyonlar



Satır Operasyonu
Türkiye’de bazı kurumları da hedef alan “Satır Operasyonu” İran’ın siber savaş gücünün yeni bir boyuta ulaştığına dair önemli kanıtlar sunmaktadır. Operasyona adınız veren “satır” (İngilizce “Cleaver”) kullanılan zararlı yazılımın kaynak kodu içerisinde bir kaç yerde geçmektedir. Örneğin zararlı yazılımın keylogger (basılan tuşları kaydeden bileşen) dizini e:\Projects\Cleaver’dir.

“Satır” operasyonun sadece küçük bir bölümünün gün yüzüne çıkmış olabileceği düşünülmektedir. Bu tür gelişmiş zararlı yazılımların tam olarak nerelere ve kimlere bulaştığının tespit edilmesi ve işlevlerinin tümümün kısa sürede ortaya çıkartılması mümkün olmadığı için bu saldırıdan etkilenen sistemlerin sayısının tespit edilenin çok üstünde olduğunu varsaymak yanlış olmaz.


İran’ı gösteren bulgular
Salman Ghazikhani, Bahman Mohebbi, Kaj, Parviz, Alireza gibi Farsça hacker isimleri.
Operasyona destek için kaydedilen alanadlarının İran’da olması
Saldırılarda kullanılan altyapının bir İran şirketine kayıtlı olması
IP adreslerinin İran’a yönlendirilmesi
Altyapının İsfahan’da bir hosting şirketinde tutulması
Altyapı maliyetinin tek kişinin veya ufak bir grubun yapabileceği yatırımın çok üzerinde olması nedeniyle operasyonu İran devletinin desteklediği düşünülmektedir.

Saldırı Kanada, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya, Hindistan, İsrail, Kuveyt, Meksika, Pakistan, Katar, Suudi Arabistan, Güney Kore, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve A.B.D.’de stratejik ve kritik altyapıları hedef almıştır.

Şu ana kadar Türkiye’de ortaya çıkan bulgular ilk hedefin enerji altyapısı olduğunu göstermektedir. Kişisel görüşüm tehlikenin Kamu Kurumlarında ve önemli şirketlerin bünyesinde de yayılmış olabileceği yönündedir. Askeri birimlerin bünyesinde bu operasyonun izlerinin aranmasında fayda olacaktır.

Operasyonun belkemiğini oluşturan zararlı yazılımların içerisinde gelişmiş sıfır gün (0-day) açıklarını istismar eden bir bileşene rastlanmamış, ancak Cisco Switch’lerden IIS sunuculara, Cisco VPN’lerden Linux sunuculara kadar geniş bir hedef yelpazesini istismar edebildiği görülmüştür.

Yapılan incelemede SCADA benzeri sanayi otomasyon sistemlerine sızabilme ve ele geçirme becerisine dair bir bulguya rastlanmamıştır. Kişisel tecrübem bu tür gelişmiş zararlı yazılımların birden fazla sürümünün olabildiğini göstermiştir. Bu nedenle henüz tespit edilememiş SCADA veya PLC sistemlerine özel bir sürümünün de var olabileceğini düşünmekte fayda vardır. Operasyonun havalimanları ve uçuş sistemlerinin yoğun olduğu birimleri hedef alması bu yöndeki görüşümü güçlendirmektedir.


Bazı teknik notlar
Saldırılarda ilk kullanılan vektörler SQL injection ile zafiyetin bulunduğu sunucunun ele geçirilmesi ve oltalama (phishing) saldırıları ile kullanıcı bilgilerinin çalınması gibi görünüyor. Sisteme sızdıktan sonra sistem içerisinde ve ağ üzerinde yayılmak için saldırganların yaygın olarak görülen Windows zafiyetlerini ve sızma testlerinde de sıklıkta kullandığımız Mimikatz yazılımının türevlerini kullandıklarını görüyoruz. Mimikatz ile kullanıcı bilgilerini ele geçirdikten sonra sisteme erişmek için PSExec araçlarının kullanıldığı anlaşılmıştır. 
Saldırı içerisinde artık kronikleşmiş, sızma testlerinde de sıkça karşımıza çıkan MS08-067 zafiyetinin istismar edilmesi anlamlıdır. Bu operasyon başarısını çok özel bir sıfırıncı gün açığından değil, dikkatlice yapılmış bir sızma testinde ortaya çıkartılabilecek ve kapatılabilecek basit zafiyetlere borçludur.
Ağ üzerinde ele geçirdikleri önemli verileri dışarı sızdırmak için saldırganlar yine basit yöntemler kullanmıştır. Saldırganlar anonim bağlantı kabul eden FTP sunucularını ve Netcat yazılımını sızdıkları ağ ve sistemlerden bilgi çalmak için  kullanmışlardır.

Sızdıkları sistemde kalıcı olabilmek için saldırganlar TinyZBot adlı arka kapıyı kullanmış. TinyZBot aşağıda bir kısmını listelediğim gelişmiş bazı özelliklere sahiptir;
SMTP üzerinden veri sızdırabilme
Keylogger özelliği
SOAP üzerinden komut alabilme
Otomatik güncelleme
Ekran görüntüsü alma
İnternet Explorer üzerinde kayıtlı parolaları çalma
FTP üzerinden veri sızdırma
Avira antivirüsü devre dışı bırakma


Kurumunuzun hedef alındığını nasıl anlarsınız?

Aşağıda, bu saldırının kurbanı olduğunuzu gösteren bazı önemli noktaları paylaştım, kullanılan IP adreslerinin, alanadlarının ve zararlı yazılım numune hashlerinin tamamı için benimle iletişime geçebilirsiniz.
İçlerinden birinin bile varlığını tespit ederseniz konuşmamızda fayda var.


Saldırı için kullanılan alanadlarının birkaçı aşağıdadır.
easyresumecreatorpro(dot)com
googleproductupdate(dot)com
googleproductupdate(dot)net
kundenpflege.menrad(dot)de
microsoftactiveservices(dot)com
microsoftmiddleast(dot)com
microsoftonlineupdates(dot)com

Veri sızdırmak için kullanılan email adresleri:
testmail_00001(at)yahoo.com
TerafficAnalyzer(at)yahoo.com
dyanachear(at)beyondsys.com

Operasyonda kullanılan bazı IP adresleri
50.23.164.161
64.120.128.154
64.120.208.74
64.120.208.75
64.120.208.76
64.120.208.78
64.120.208.154
66.96.252.198
78.109.194.114
80.243.182.149

Tespit edilen zararlı numunelerin bazılarının MD-5 Hashleri
01606d42c64e4d15ea07d4e1fbd0c40d
0405adfc8739025ba88c746c8edebfb8
04fdf5b757764af8bc7ef88e0f8fe8c1
0512c5a8807e4fdeb662e61d81cd1645
0593352cadb2789c19c2660e02b2648b
08eabb6164b1b12307931e4f2d95f7c6
0900c3319e4c46ff9478e3e1fa9528a1
0acd8945bd162e5e7aa982cddbd8ecaa
0ad6a01a916f14fc24fa43e46813b3bb
0b2cbfa07fa9a090b35a3dfdb0ebad9d
0b80a8d2c56789b4bda9a56a53e7e2b1
0f4b526d8edf1d3d32c81a692c325733
10d019932fc43e9b39be709f8281203d
1223e93dd4a5ad0536c8232936cb35fe
144064951cceaf1bb81e8f215de76101
14a80287490f3a68d99c0f518b246fd2
17d1f25185b31044eb89a99d50d36a26
18942a44d2b5f2bbf54e2c18ac293915

Tespit edilen zararlı numunelerin bazılarının SHA-256 Hashleri

c30a2fe22050dcac30616a3d27d5c92ea2815d060b365747984913758a209aaa
c74df42cfc7c7221f7f28c67bd726a1caad8453fc35daddfb094aaeede2e8e1e
c9010e060de6a83c3802ed4e6b7f544e6eb2b5420ee2be5c71646e6a27182bea
c901d84878f50a93ab76f2ea31763bebb0acf0c0f9ad86b3abf98e5cde499332
c99fa90038cec60d9aa21a49e537ad9ea55672ed78cf5b429cb4c75ebc5ccd69
c9fc8133e755c14cb02872ba05a2332baefe5e94797479aded46c3db83a7cc14
ca7138bfe08b480386653072482e58f6c48b05a1e7fb8a82cc042806eae9acc2
caa769a21bf97987de4cc92874eaa03e7b0538082c502606aa8ca97823e2e2aa
cd75664edea18e3aa303763e6f6c639b3e90ead4b51c2b3e41c808e3d968c848
cffba2a145d91bdecfa8cb32af6964576889faa04591b503a58507cf89ab7cae
d045ea925cf461da5c58cc2af8a0f96ec7c961ea62ffcf1de0b04abf9b0fa8ac
d11b504b18bc8615e98f3c37d98c6fe11216a0f070a056414ca4407fc298fbd6


Operasyonun kurbanı olduğunuzu anlamanızı sağlayacak diğer ipuçları ve IPS/IDS (Sızma tespit ve engelleme sistemi) imzaları için bana ulaşabilirsiniz.

---------------------------------
---------------------------------
---------------------------------

“Safran Gülü”... “Ebabil”... İran operasyon isimlerine doğu ezgilerini soktu ve aklıma Vedat Özdemir’in “iki resim arasındaki 7 fark” yazısı geldi. Doğu ve Batı arasındaki 7 farkı şöyle söylemiş (ağır siber savaş yazısına renk katması ümidiyle paylaşıyorum):

Doğu incecidir, halıyı uçurur…
Batı birebircidir, adamı uçurur…

Doğu’ya sömürgeciler gitmiştir…
Batı’ya kaşifler gitmiştir…

Doğu temennicidir, “yüreğine sağlık” der…
Batı, nesneldir, “by pass”a girer…

Doğu’nun Batı’ya saldırıları ‘barbarlık’tır…
Batı’nın Doğu’ya saldırıları ‘sefer’dir…

Doğu’da “aşk” olunur…
Batı’da yapılır…

Doğu’nun Ali Baba’sı haramilerle uğraşır…
Batı’nın Godfather’ı da haramilerle uğraşır ama kendisi de bizzat haramidir…

Doğulu cemaatçidir, yoldaş için can cerir…
Batılı bireycidir, kendi kendine intihar eder…

MITRE ATT&CK Gerçek Hayatta Ne İşimize Yarar?

  Rusya kaynaklı siber saldırılar webinarı sırasında üzerinde durduğum önemli bir çalışma vardı. MITRE ATT&CK matrisini ele alıp hangi...